Yeşil dallarda ki turunçların neredeyse dört mevsim yabancıları şaşırttığı gibidir benim sis halim. Ben dumanım demek istemiyorum. Taze dalların suyu buhar olur göğe lakin kara karbonda salarım. Uçucu organik bileşenlerdir buhar halim. Puslu sabahlara sis olan nefesim.
Turunçlar diyordum. Ionya kurulduğundan beri bu vahşi ve acı ve bir o kadar çekici bu meyve Ayasuluk sokaklarını süsler. İlk kez tanış olanlar “bu halk neden bu portakalları ağaçlardan toplamıyor” deyip bir adet dalından ayrı kılarak tanışır ve bu bilmedikleri alımlı turuncunun, acı tadına şaşırır ve anlarlar neden ağaçlarda kaldığını. Bazı iş bilen eski zaman kadınları ki onlardan pek azı yaşamdadır; şahane turunç reçeli yapar ama kendi ailesine saklar, torunlardan merak eden olursa turunç reçeli tarifini lütfen ve biraz gönülsüz paylaşır. Gönülsüzdür çünkü tahtlarına yaşarken daha lezzetli bir elin geçmesini istemezler. Velhasıl benim kaderim de bir parça turunç gibidir. Elbette yenilir yutulur bir şey değildir buhar halim. Biraz hüzün, biraz su, biraz nefes barındırır.
Zeytin toplama mevsimi başladı mıydı dahası az biraz sona yaklaşıldı mıydı, alır beni bir salınma, bir uçuşma. Âdemoğlu sırtını panayır ya da bülbül dağına verdi miydi önünde iki küçük vadi uzanır. Abuhayat ve Acarlar. Bu vadilerde ve tepelerde sabahın ilk puslu ışıklarına karışırım. Gecenin soğuğu topraktan ağaçlardan yansırken, ademoğlu bir gün evvelden kalan dal, yaprak parçalarını tutuşturur. Tutuşturur ki sabah azığına benim sıcağım eşlik etsin. Yolculuğumun ilk adımı böyle başlar. Ademoğlunun bir gün öncesi elleriyle kırıp attığı dallarım, sabahına aynı ademin ellerini ısıtır. Kızmam ademoğluna. Meyve vereceğim derken ince dallarım karışır da karışır, meyveler yapraklar dallar bir olur iç içe geçer. Meyve indirilirken yaprak ve dallarım temizlenir rahatlar aslında. Azcık naz etsem de işime gelir bu kırılmalar. Kırgınlık olmadan barışırız. Önce alaz parlarım. Kızıl kızıl dans ederim. Çabuk durulurum. Beyaz zeytin nefesine dönerim usludan. Ben yanarım. Yandıkça issiz ama zararlı bir aerosolu, acılı gelin gibi salarım göğe. Usul kendi başıma. Beni tutuşturur sonra başımda beklemezler bile. Kendimden ötesine zarar vermem çünkü. Öte beriye, sağa sola, ilişmem ortalığa. İçin için kendime yanarım, kendi içime döner kendi içimde kaybolurum. Selam ederim vadinin ötesine. Ben gibisi çoktur çünkü.
Meyvem dalından yağhaneye yol aldıkça budamaya sıra gelir. Delibaş büyürüm ben. Plansız arsız. O yüzden kendi kendimi zorladığım olur. Dallar budanır, kimi kalın kimi ince onlarda yapraklara katık olur. O vakit alaz halim kimi demlik için suya yarenlik eder. Sabahın ilk ışığıyla başlayan bu seremoni dörde beşe dek sürer. Cemreler ertesine dek, yandık yandık, yanmadık kışı bekleriz. Biraz da güneşin sıcağı ile içleniriz yaz aylarında. Âdemoğlu kendince böyle bir karar almış. Zeytin dalları aprilin beşine varmadan yakılacak.
İşte bu geçit töreni gibi vadiden yükselen sis noktalarına yabancılar şaşkın bakar. Turunçlara baktıkları gibi. Bakıp da bilmeyenlerden, bakıp da görmeyenlerden olanlar yangın çıktı sanır. Sanır da bir telaş surat buruşukluğu ile sorgular dahası kınar bu şehirli âdemoğulları kırsalın ademlerini. Haklılık payı da yok değildir. Taze dallarım yapraklarım parçalanıp yeniden toprak ile hemhal olsa asıl o zamandır şenliğim.
Gezegene salınan insana kuşa arıya zarardır da elimden gelen küllerimi de toprağa şifa etmektir çaresiz. Külüm toprağıma bereket olur, besin olur kökümü besler. Dallarıma yürür. Dallarımdan kopan kül olup, yeniden can olur. Nefesim karıştımıydı gezegenin havasına yeniden nefes saçarım. Sessizliğim, naifliğim büyülü tüller gibi salınır vadilerde, tepelerde, zeytinin yetiştiği her yerde. Bazı uçsuz ovalarda da yolculuk ayandır ama bu Ionia topraklarının engebesinde ki büyüsellik gibi olmaz oralarda ki nefesim.
Kırağı yapar ayaza tutar sabahlar. Tepelerin kıvrımından gerek, güneş de kıvrak girer bu coğrafyaya. Öpe okşaya dolaşır toprağı.
Ben de önce duman sonra kül. Külümün uçuşu günün sihrine karışır.
Küle döndüm müydü küllerimden yeniden doğarım. Tıpkı Phoneix gibi dallarıma yürür yeniden kanatlanırım.
Comments